Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

25 Şubat 2021 Perşembe

OSMANLI TARİHİ 134 FATİH SULTAN MEHMED (Ulubatlı Surlarda )

 


ULUBATLI SURLARDA 

Savaşın en kızıştığı esnada, müttefik kuvvetler başkomutanı Jüstinyani, elinden ve kolundan yaralandı. İmparator Kostantin, Jüstinyani'nin yaralandığını görünce yanına gelerek kalmasını rica ettiyse de o, yarasının vahametini ve çok kan kaybettiğini belirterek müdafaa hattını terk etti. Bu durum müdafiler arasında bir duraklama ve tereddüde yol açtı. İmparator ise derhal komutanlık görevini üzerine alarak askerlerini gayrete getirmeye girişti. Ancak hücum hattında bulunan genç Osmanlı padişahı da müdafaa hattındaki tereddütlü hareketleri sezmişti. Düşmanın bozulmakta olduğunu ve zaferin muhakkak kazanılacağını belirtip askerini yeniden hücuma geçirtti. Yeniçeriler, karşı durulmaz bir şekilde tekbir, tehlil ve temcid sesleri ile ileri atıldılar ve birbirleriyle yarışırcasına surlara çıkmaya başladılar. Surlar hep dalgalandı derya gibi Kılıçlar od saldı ejderha gibi Yeniçeriler arasında iri yarı, Ulubatlı Hasan isminde bir yeniçeri kalkanını sol eli ile başının üzerinde tutarak, ağzında palası olduğu Fatih Sult an Mehmed Han 161 halde surun üstüne çıktı. Bunu müteakiben otuz kadar yeniçeri derhal surun üzerinde göründüler ise de müdafilerin ok ve taşları ile on sekizi şehit edildi. Ulu batlı Hasan, yaralanmasına rağmen kalkanını siper yaparak pek çok arkadaşının surların üstüne çıkmasına yardımcı oldu. Nihayet büyük bir taşın isabeti ile iki surun arasına yuvarlandı. Üzerine yağdırılan ok ve taş darbeleri altında şehadet mertebesine kavuştu. 161 Ancak yeniçeriler de artık sur üzerinde tutunmuş bulunuyorlar ve mütemadiyen destekleniyorlardı. Çok geçmeden, topların tahrip ettiği şarampolü aştılar ve iki surun arasındaki sahaya girdiler. Buradaki müdafileri derhal kılıçtan geçirmeye başladılar. Fatih Sultan Mehmed'in devleti gücüyle Düşüverdi, arşa dek baş çeken surlar Vaziyeti gören imparator ve maiyeti de son bir hamle ile gemilere doğru kaçmak istediler. Kostantin omuzundan yaralanmış, yanındaki Kantakuzen maktul düşmüştü. İmparatorun kaçtığını anlayan ikinci sur müdafileri de paniğe kapılmış bir anda ortalık kıyamet gününe dönmüştü. Yeniçeri birlikleri aman vermeden ilerliyordu. Kimsenin kimseye bakacak ve yanındakini tanıyacak zamanı yoktu. Yorgun ve yaralı imparator kurtuluş ümidini yitirmiş olduğu halde: "Başımı kesecek bir Hıristiyan yok mudur" diye bağırıyordu. Yapayalnız kalmıştı. O sırada bir Türk askeri şiddetli bir darbe ile kendisini yere yıktı. Ancak imparator olduğunu bilmediğinden bırakıp gitti. O hengamede ayaklar altında kalan imparator hayatını kaybetti. Cesedi daha sonra bulunarak teşhis edilecek ve Hıristiyanlar kendisini hükümdara layık bir törenle defnedeceklerdir. Şimdi Top kapısı da içeriden kırılmış, Türk kuvvetleri bu kapıdan grup grup şehre giriyorlardı. Peygamber Efendimiz'in, "Kostantiniyye (İstanbul) mutlaka fethedilecektir. Orayı fetheden emir ne güzel emir, o ordu ne güzel ordudur"162 müjdesine nail olduğunu gören genç padişah, atından inerek şükür secdesine kapandı. Böylece, 21 yaşında İstanbul'u fethederek FATİH unvanını alan Sultan il. Mehmed, öğleden son- 1 62 Kayı II: Cihan Devleti ra maiyetindeki vezir, ulema ve sair ileri gelen devlet adamları ile birlikte, muhteşem bir alayla Topkapı'dan şehre giriyor, Avrupa ve Hıristiyan alemi için, eski bir çağı nihayete erdirip yeni bir çağ başlatıyordu. Sekiz asırlık hasrete son veren Fatih Sultan Mehme_d bu kutlu günü, tarih düşürmek suretiyle ebedileştiriyordu. Feth-i İstanbul'a fırsat bulmadılar evvelCm Feth idüb Sultan Muhammed dedi tarih ''ahirCm"163 Fatih henüz yirmi bir yaşında bir gençti ve başında tolgası vardı. Bizanslılardan şehirde kalanların kızları ellerindeki çiçekleri padişah sanarak at üzerinde yol alan yaşlı ve ak sakallı Akşemseddin'e uzattılar. O da padişah kendisinin olmadığını söyleyerek Fatih'i gösteriyor ve: "Sultan Mehmed odur, ona gidiniz" diyordu. Akşemseddin' in heyecanını sezen Fatih, hem onu rahatlatmak hem de kızların çevresini sarmasından kurtulmak için: "Gidiniz, yine ona gidiniz. Evet Sultan Mehmed benim, lakin o benim hocamdır" diyerek taltifte bulunmuştu. 164 Alay bu tarzda şehri geçerek Ayasofya'ya geldi. Fatih mabedin kapısı önünde attan inerek içeri girdi. Mabedin içerisinde bulunan patrik ve halk yerlere atılarak ve padişahın ayaklarına kapanıp ağlaşmaya başladılar. Sultan Mehmed onlara elleriyle susmalarını işaret etti. Ortalığı sükunet kaplayınca patriğe: ''Ay�ğa kalk! Ben Sultan Mehmed sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki bu günden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız" dedi. Sonra ordusunun kumandanlarına dönerek: Halka hiçbir fenalık yapmamaları hususunda askerleri uyarmalarını ve herhangi birisi bu emre itaat etmezse ölümle cezalandırılacağını bildirdi. Fatih Sultan Mehmed Han 1 63 Ayasofya'yı gezen padişah, mabedin büyüklüğü ve azameti karşısında kazandığı zaferin ihtişamını bir defa daha hissetti. Ellerini açarak: "Hüdaya! Padişaha! Çün sağir u kebir ve şah u vezir kimesne baki kalmaz. Sana binlerce minnet ki, ben kulunu bunun gibi bir feth-i azime sebep kıldın'' diyerek dua etti. Ardından maiyetinde bulunan imamlardan birisine ezan oku - ınasını emretti. Türkler huşu içerisinde ve gözyaşları ile ezan-ı Muhammediye'yi dinlediler. Bu suretle Ayasofya, camiye çevrilmiş bulunuyordu. Fatih camiin minber ve mihrabının yapılarak Cuma namazına yetiştirilmesini emretti. Nihayet 1 Haziran 1453 günü, fetihten sonraki ilk Cuma namazı Ayasofya'da kılınırken ilk hutbeyi de şehrin manevi fatihi Akşemseddin hazretleri okudu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder