O bir cihangir'in oğlu değildi ve kendisini taht üzerinde bulmadı
Nisan 1336 da Semerkand'ın güneyinde Keş'te doğdu. Babası Barlas oymağına mensup Turagay, annesi Tigin hatun'dur
Turagay mütevazı ve dindar bir kimse olup vaktinin çoğunu ulema ve şeyhler ile sohbetle geçirirdi. Bu itibarla alim ve şeylere hürmet oğlu Timur da henüz çocukluk devresinde yer etti
Timur'un gençlik yılları şiddetli silah talimleri, yıpratıcı beden eğitimi ,avcılık ve küçük seferlerle geçti. Bu dönem Maveraünnehir ve Doğu türkistan'ın kuvvetli bir idareden yoksun hanedanlıkları birbirleriyle kıyasıya mücadelelerine sahne oluyordu
Timur Çağatay hükümdarı Emir Hüseyin'i Tuğluk Han tehlikesinden kurtardığın da 27 yaşında idi. Hüseyin'in kız kardeşi Olcay Tergen Aga ile evliliği de Timur'un Emir katındaki itibarını artırıyordu
Ancak çeşitli siyasi sebeplerle çok geçmeden Emir Hüseyin le arası açıldı
1336 da Belhi zapt ederek iktidar dizginlerini eline aldı
1370 de Emir Hüseyin'in ölümü üzerine Maveraünnehre tek başına hakim oldu ve Semerkanda gelerek tahta çıktı
Şimdi Hindistan'dan Akdeniz sahillerine kadar bütün Asya karalarının üzerinden harikulade bir semavi alamet gibi geçiveren bir Cihangir'in Saltanat hayatı başlıyordu
O büyük hükümdar manasında Gürgan; zamanın hakimi manasında sahip- kıran ve cihangir ünvanlarını taşıyordu. Doğru sözlülük hakim vasıflarından olup yüzünde Rasti rusti: "doğruluk selamettir" kazılı idi
30 yıl boyunca bu ünvanları tekzip edecek hiçbir başarısızlıkla karşılaşmadı
Giriştiği Her işte muvaffak olurken 26 memleketin tacını başına geçirmiştir. Bunlar arasında Çağatay hanedanı ,Türkistan ve Moğolistan'daki Cet hanedanı ,Harizm, Horasan, Tataristan Irak'ı Acem de Beni Muzaffer, Irak-ı Arapta İlhanlılar ve Hint hanedanı en önemlileriydi
Ülkesi doğuda Çin seddine, kuzeyde Rusya içlerine batıda Doğu Anadolu'ya güneyde Mısır'a dayanıyordu. Kuvvetli Cihangir'in darbeleri altında hiçbir gücün kuvveti kalmıyordu
Askerlerin sadakati her türlü tasavvurun ötesinde idi. Yalnız canlarını değil gerektiği zamanlarda mallarını ve ganimetlerini de hakanları yolunda feda ederlerdi. Timur da onlarla birlikte aynı sofrada yemek yerdi
Tasavvur ettiği bir şeyi asla terk etmez verdiği emri geri almazdı
Kararlaştırdığı şey onun için icra olunmuş hükmünde idi
Maziye asla teessüf etmez İstikbal'den ise emin olmazdı
Ortaya çıkan her türlü halleri metanetle karşılardı
Alimlere, fakihlere, seyyitlere fevkalade hürmet gösterirdi. Onların sohbetlerini dinlemek en büyük zevki idi. Tüzükatında" Allah dostları alimler ile devamlı irtibat halinde idim. Her işimde onlarla istişare ettim. Bunların hayır duaları bana zaferler kazandırdı" demektedir
Girdiği hiçbir memlekette de alim ve şeyhlerin incinmesine rıza göstermezdi
Savaş esnasında başarıya ulaşmak için hareketlilik ve şaşırtmaca gibi pek çok harp hilesine başvururdu
O kendisini takdim ederken genellikle" Biz ki Mülûk-; i Turan Emîr- i Türkistanız. Biz ki Türk oğlu Türküz. Biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün Başbuğuyuz" ifadelerini kullanırdı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder