Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

11 Eylül 2020 Cuma

ABDULLAH EFENDİ, (Himmetzâde) (k.s.)

 


Bayramiyye yolunun şeyhlerinden. 1640 (H.1050) yılında İstanbul'da doğdu. 1710 (H.1122)

yılında vefât etti. İstanbul Üsküdar'daki Bezcizâde Tekkesinde babasının yanına gömüldü.

Babası Himmet Efendi de Bayramiyye yolunun şeyhlerindendi. Abdullah, küçük yaşta

mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Bilhassa tefsîr ve hadîs ilimlerinde kendisini yetiştirdi.

Bu arada Bayramiyye tarikatına intisâb ederek babasına mürid, talebe oldu. Tasavvuf yolunda

ilerledi. 1669'da Kasımpaşa, on yıl sonra da Fâtih civârındaki Halil Paşa Câmiine vâiz oldu.

1684 yılında babasının vefâtı üzerine Yenibahçe'deki Himmetzâde dergâhına şeyh tâyin

edildi. Nezâketi, zarâfeti ve sohbetlerinin tatlılığı ile meşhur oldu.

1683 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Viyana önünde uğradığı büyük bozgundan

sonra, Almanlar ve Polonyalılarla berâber Ruslar ve Venedikliler de üzerimize saldırmışlardı.

Dört düşmanla çarpışan ordularımız ağır mağlûbiyetlere uğruyordu. İstanbul halkı heyecan

içinde idi. Padişah ve devlet ricâli aleyhinde her gün türlü dedikodular yayılıyordu. Sultan

Dördüncü Mehmed Hanın bu nâzik vaziyet karşısında Edirne'den dönmemesi, aleyhindeki

sözlerin artmasına yol açıyordu.

Dördüncü Mehmed Han Eylül başında İstanbul'a geldiğinde câmilerdeki vâiz şeyhlerden ümit

verici sözlerle halkın heyecanını yatıştırmalarını emretti. Kendisi cumâ namazını kılmak

üzere Dâvûd Paşa Câmiine geldi. Himmetzâde Abdullah Efendiyi de vâz vermek üzere oraya

dâvet etti.

Abdullah Efendi dâvet üzerine Dâvûd Paşa'ya gitti. Câmide pek acı sözlerle halkı hüngür

hüngür ağlatan vâzında özet olarak şöyle buyurdu:

Ümmet-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), devlet sahipsiz kaldı. Şehir ve kaleler

düşman eline düşüp câmi ve mescidler kilise oldu. Bütün bunlar günahlarımız sebebi iledir.

Fiilimizi değiştirelim. Günahlarımıza tövbe edelim. Şimdiden sonra bize lazım olan gözümüz

yaşından çimen bitinceye kadar başımızı yerden kaldırmamaktır. Sonra padişaha serzenişte

bulunarak:

Nedir bu inip binme, bu hay huy ve nefs-i emmârenize uymalar? Nice bir gaflet uykusunda

yatursız? Gerçi padişahlar ava gide gelmiştir. Ancak şimdi zamanı değil. Her zamanın bir

îcâbı var.dedi."

Sultan Dördüncü Mehmed Han başı yerde olarak dinlediği bu vâz ü nasîhatten sonra devlet

işleri ile bizzat ilgilenmeye başladı.

Himmetzâde Abdullah Efendi 1688'de hacca gitti. İliklerine kadar Resûlullah aşkı ile yanarak

şu kıtayı söyledi:

Ravzana yüz süren bulur amân

El amân ey Fahr-i âlem el amân

Her gelen dilhaste, bulur tâze can

El amân ey Fahr-i âlem el amân.

Hacdan dönüşünde Sultan Selîm Câmii Cumâ Vaizliğine tâyin edilince selâtin câmileri kürsü

şeyhleri silsilesine girmiş oldu. 1694'te FâtihCâmii vâizliğine nakledildi. 1697'de Sultan

İkinci Mustafa'nın Avusturya seferine ordu vâizi olarak katıldı. Allah yolunda, İslâmiyet

uğrunda savaşmanın fazîleti hakkında vâzlar vererek askeri gayrete getirdi. Yapılan

savaşlarda Osmanlı askerinin fevkalâde cesâreti neticesinde Avusturya orduları bozguna

uğratıldı ve zaferle dönüldü.

Hayatının son yıllarında Bâyezîd ve Süleymâniye câmileri vâizliklerinde bulunan Abdullah

Efendi 1710 yılında Hakk'ın rahmetine kavuştu.

1) Vekâyi-ül-Füdelâ; c.2, s. 420.

2) Tuhfe-i Hattatîn; s.286

3) Osmanlı Müellifleri; c.2, s.313.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder