Müslüman olan bir kimseye, ilk önce “L£ ilâhe illâllah, Muhammedün resûlullah” kelimesinin ma’nâsını bilmek ve inanmak farzdır. Manası; Allâh'dan (c.c.) başka ilah yoktur, Muhammed (s.a.v.) onun peygamberidir. Bu kelimeye “Kelime-i tevhîd” denir. Her Müslüman kelime-i tevhidin ma’nâsına hiç şüphe etmeden inanmalıdır. Bunları, delil ile isbât etmesi ve akla uydurması farz değildir.
Kelime-i tevhidin ma’nâsını, Kur’ân-ı Kerîm bildirmekte, Resûlullah da (s.a.v.) bu bildirilenleri açıklamaktadır. Ashâb-ı kirâmın hepsi, bu açıklamaları öğrendi ve kendilerinden sonra gelenlere bildirdiler. Ehl-i sünnet alimleri Ashâb-ı kiramın bildirdiklerini hiç değiştirmeden, olduğu gibi, kitâblara geçirerek bizlere ulaştırdılar. Herkesin, Ehl-ı sünnet i’tikâdını öğrenmesi bu inançta birleşmeleri, birbirlerini sevmeleri lâzımdır. Sa’âdetin, mutluluğun tohumu, bu i’tikâddır ve bu i’tikadda birleşmektir.
Kelime-i tevhidin ma’nâsını, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle bildiriyor:
İnsanlar yok idi, sonradan yaratıldı. İnsanları ve her varlığı Allâhü Teâlâ yarattı. Bu yaratan birdir (Vahdaniyet). Ortağı, benzeri yoktur. O, hep var idi (Vücûd). Varlığının başlangıcı yokdur; ezelîdir (Kıdem). Hep vardır. Varlığının sonu olmaz (ebedîdir), yok olmaz, Onun hep var olması lâzımdır, O, yok olamaz; bâkîdir (Beka). Varlığı kendinden- dir, hiçbir sebebe ihtiyâcı yokdur (Kıyam binefsihi). Ona muhtâc olmayan hiçbir şey yokdur. Herşeyi var eden, her vârı her an varlıkda durduran odur. O, madde değildir, cisim değildir,, bir yerde değildir, hiçbir maddede bulunmaz, şekli yokdur, ölçülmez, nasıldır diye sorulmaz. (O) deyince, akla, hayâle gelen hiçbir şey, o değildir. O, bunlara benzemez (Muhalefetün lil-havaois). Bunlar, hep onun mahlûklarıdır; o, mahlûkları gibi değildir. Akla, vehme, hayâle gelen her şeyi, o yarâtmakdadır. Yukarıda, aşağıda, yanda değildir.
Allâhü Teâ|â’nın sıfatları vardır. Sıfât-ı sübûtiyye’si sekizdir: Hayât, İlim, Semi’, Basar, Kudret, İrâde, Kelâm, Tekvin. Bu sıfatlarında, hiç değişiklik olmaz. Değişiklik olması, kusurdur. Onda kusur, noksanlık yoktur.
Bu dünyada, onu kendisinin bildirdiği kadar bilmek ve âhi- rette görmek vardır. Dünyada nasıl olduğu anlaşılamadan bilinir. Orada da, anlaşılamadan görülecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder