Birinci vazife herşeyden önce nefsi kötü ahlâktan temizlemektir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);
"Dîn temizlik üzerine kurulmuştur” buyurdular. Bu temizlik sadece elbise temizliği değil, kalb temizliğidir.
Tevbe sûresinin 28. âyetinde;
"...Müşrik (Allâh’a ortak koşan kimse)ler pislikten ibâ- rettir...” buyurulması necâsetin sadece elbisede olmadığını beyân eder.
Nefsi kötü ahlâkdan temizlemedikçe dinde fayda verecek ilim elde etmek mümkün olmaz, ilmin nuruyla aydınlanılamaz.
İbn-i Mesûd (r.a.) Hazretleri şöyle buyurdular:
“İlim, çok hadîs öğrenip rivayet etmek değildir, ilim ancak Allah’ın kalbe akıttığı bir nurdur”.
İkinci vazife dünyanın meşguliyetlerini azaltıp vatanından uzaklaşmalıdır ki kalbini ilme iyice verebilsin. Cenâb-ı Hak bir göğüste bir kalp yaratmıştır, iki değil. Sen ilme tamamını vermedikçe ilim sana bazısını vermez.
Üçüncü vazife ilim öğrenirken asla kibirli olmamalı, ona hürmetkâr davranmalı, âlimin (hocasının) önünde, doktor önündeki hasta gibi olmalı, onun işine karışmamalıdır.
Dördüncü vazife insanların ihtilaflarına kulak vermemelidir. Zira bu dehşet ve hayret verir. İşittiği her şeye kalbinin meyletmesine sebep olur, sonunda tembellik ve atâlete götürür.
Beşinci vazife mümkünse faydalı ilimlerin hepsinden işine yarayacak kadar öğrenmelidir. Bu mümkün değilse ilimlerin en mühimlerini seçmektir.
Altıncı vazife ilim tahsil edenin gayesi, kendisini Allâh’a ulaştıracak şeylerle (güzel ahlâkla) süslemek olmalıdır. İlmi asla riyaset, mal ve makam için öğrenme- melidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder