Ebu Hanife ve ilim öğrendiği çevresi mevalilerdendi. Hocası Hammad da öyleydi. Küfe halkının yandan çoğu mevaliydi. Mevali, Emevi ve Abbasi dönemlerindeki (özellikle Emeviler dönemindeki) Arap asıllı olmayan bütün Müslümanlan ifade eder. Arap olmayanlardan birçok kimse, savaşmadan veya herhangi bir barış antlaşması yapmadan önce Müslümanlığa girmişti. Bunlar tamamen hür olduklan halde onlara da mevali denmekteydi. Emevi Araplar, mevaliyi hakir görüp horlamış ve onlara 'alt smıf' muamelesi yapmıştı. Emeviler için bir mevali ne kadar ehil ve yetenekli de olsa asla devlet memuru olamazdı. Devlet işleri onlara yasaklanmıştı. Bu sınıf ayrımı sonucunda ilmi çalışma ve ticaret yapmaktan başka çareleri olmayan mevaliler, çiftçilikte de önde gelenlerden olmuşlardı. Emevilerin Kûfe valisi Haccac, fıkhın hâkim ilkelerine göre, İslam'a girenlerden kaldırılması gereken cizye vergisini mevaliden almaya devam etmiştir. Halife Ömer b. Abdülaziz tarafından kaldırılan bu vergi Ömer'in ölümünden sonra tekrar konmuştur. Düğün ve cenaze gibi toplu yemeklerde Araplar yemek yerken, bir mevali o sofraya oturamaz, ayakta beklerdi. Hiçbir mevali mensubu künye kullanamazdı, çünkü künye kullanmak Araplar da asalet ifade etmekteydi. Mevali mensuplan künye yerine, çoğu alay ve tahkir ifade eden lakaplarla anılırlardı. Mesela tabiûn devrinin tartışmasız en büyük ilim ve fikir önderi sayılan Hasan el-Basri, Araplar tarafından 'siyah sanklı topal' diye anılırdı. Mevaliye namazlarda imamlık hakkı da verilmiyordu. Mevaliden bir erkeğe bir Arap kız nikâhlanamazdı. Böyle iki insan bir biçimde evlenmiş olsa bile bu evlilik kentin valisine veya kadısına ihbar edildiği takdirde vali bu evliliği iptal ediyordu. Mesela Basra kadısı Bilal bin Ebi Bürde bir mevali çocuğu olan Abdullah b. Avn ile Arap asıllı olan karısının evliliklerini iptal etmiş ve Abdullah b. Avn, bir ilim ve irfan temsilcisi olmasına bakılmadan kırbaçlanmıştır. Sokaklarda bir mevali bir Arap'm önüne geçemezdi, onunla aynı hizada yürüyemezdi. Bir Arap, mevaliden birinin arkasında namaz kılmaktan çekinirdi. Mevali bir Müslüman hicret yapabilirdi ama ayakbastı parasının dışında cizye ödemeye devam ederdi. Mevalinin arsa, tarla, bağ-bahçe sahibi olması yasaktı. Sadece ticaret yapmalarına İzin verilmişti. Ondandır ki mevali olan Ebu Hanife ailecek tüccardı. 'Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arap'ın Acem'e, [Arap olmayana] Acem'in Arap'a üstünlüğü olmadığı gibi, beyazın karaya, karanın beyaza üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.'
5 Aralık 2019 Perşembe
MEVALİ
MEVALİ
Ebu Hanife ve ilim öğrendiği çevresi mevalilerdendi. Hocası Hammad da öyleydi. Küfe halkının yandan çoğu mevaliydi. Mevali, Emevi ve Abbasi dönemlerindeki (özellikle Emeviler dönemindeki) Arap asıllı olmayan bütün Müslümanlan ifade eder. Arap olmayanlardan birçok kimse, savaşmadan veya herhangi bir barış antlaşması yapmadan önce Müslümanlığa girmişti. Bunlar tamamen hür olduklan halde onlara da mevali denmekteydi. Emevi Araplar, mevaliyi hakir görüp horlamış ve onlara 'alt smıf' muamelesi yapmıştı. Emeviler için bir mevali ne kadar ehil ve yetenekli de olsa asla devlet memuru olamazdı. Devlet işleri onlara yasaklanmıştı. Bu sınıf ayrımı sonucunda ilmi çalışma ve ticaret yapmaktan başka çareleri olmayan mevaliler, çiftçilikte de önde gelenlerden olmuşlardı. Emevilerin Kûfe valisi Haccac, fıkhın hâkim ilkelerine göre, İslam'a girenlerden kaldırılması gereken cizye vergisini mevaliden almaya devam etmiştir. Halife Ömer b. Abdülaziz tarafından kaldırılan bu vergi Ömer'in ölümünden sonra tekrar konmuştur. Düğün ve cenaze gibi toplu yemeklerde Araplar yemek yerken, bir mevali o sofraya oturamaz, ayakta beklerdi. Hiçbir mevali mensubu künye kullanamazdı, çünkü künye kullanmak Araplar da asalet ifade etmekteydi. Mevali mensuplan künye yerine, çoğu alay ve tahkir ifade eden lakaplarla anılırlardı. Mesela tabiûn devrinin tartışmasız en büyük ilim ve fikir önderi sayılan Hasan el-Basri, Araplar tarafından 'siyah sanklı topal' diye anılırdı. Mevaliye namazlarda imamlık hakkı da verilmiyordu. Mevaliden bir erkeğe bir Arap kız nikâhlanamazdı. Böyle iki insan bir biçimde evlenmiş olsa bile bu evlilik kentin valisine veya kadısına ihbar edildiği takdirde vali bu evliliği iptal ediyordu. Mesela Basra kadısı Bilal bin Ebi Bürde bir mevali çocuğu olan Abdullah b. Avn ile Arap asıllı olan karısının evliliklerini iptal etmiş ve Abdullah b. Avn, bir ilim ve irfan temsilcisi olmasına bakılmadan kırbaçlanmıştır. Sokaklarda bir mevali bir Arap'm önüne geçemezdi, onunla aynı hizada yürüyemezdi. Bir Arap, mevaliden birinin arkasında namaz kılmaktan çekinirdi. Mevali bir Müslüman hicret yapabilirdi ama ayakbastı parasının dışında cizye ödemeye devam ederdi. Mevalinin arsa, tarla, bağ-bahçe sahibi olması yasaktı. Sadece ticaret yapmalarına İzin verilmişti. Ondandır ki mevali olan Ebu Hanife ailecek tüccardı. 'Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arap'ın Acem'e, [Arap olmayana] Acem'in Arap'a üstünlüğü olmadığı gibi, beyazın karaya, karanın beyaza üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.'
Ebu Hanife ve ilim öğrendiği çevresi mevalilerdendi. Hocası Hammad da öyleydi. Küfe halkının yandan çoğu mevaliydi. Mevali, Emevi ve Abbasi dönemlerindeki (özellikle Emeviler dönemindeki) Arap asıllı olmayan bütün Müslümanlan ifade eder. Arap olmayanlardan birçok kimse, savaşmadan veya herhangi bir barış antlaşması yapmadan önce Müslümanlığa girmişti. Bunlar tamamen hür olduklan halde onlara da mevali denmekteydi. Emevi Araplar, mevaliyi hakir görüp horlamış ve onlara 'alt smıf' muamelesi yapmıştı. Emeviler için bir mevali ne kadar ehil ve yetenekli de olsa asla devlet memuru olamazdı. Devlet işleri onlara yasaklanmıştı. Bu sınıf ayrımı sonucunda ilmi çalışma ve ticaret yapmaktan başka çareleri olmayan mevaliler, çiftçilikte de önde gelenlerden olmuşlardı. Emevilerin Kûfe valisi Haccac, fıkhın hâkim ilkelerine göre, İslam'a girenlerden kaldırılması gereken cizye vergisini mevaliden almaya devam etmiştir. Halife Ömer b. Abdülaziz tarafından kaldırılan bu vergi Ömer'in ölümünden sonra tekrar konmuştur. Düğün ve cenaze gibi toplu yemeklerde Araplar yemek yerken, bir mevali o sofraya oturamaz, ayakta beklerdi. Hiçbir mevali mensubu künye kullanamazdı, çünkü künye kullanmak Araplar da asalet ifade etmekteydi. Mevali mensuplan künye yerine, çoğu alay ve tahkir ifade eden lakaplarla anılırlardı. Mesela tabiûn devrinin tartışmasız en büyük ilim ve fikir önderi sayılan Hasan el-Basri, Araplar tarafından 'siyah sanklı topal' diye anılırdı. Mevaliye namazlarda imamlık hakkı da verilmiyordu. Mevaliden bir erkeğe bir Arap kız nikâhlanamazdı. Böyle iki insan bir biçimde evlenmiş olsa bile bu evlilik kentin valisine veya kadısına ihbar edildiği takdirde vali bu evliliği iptal ediyordu. Mesela Basra kadısı Bilal bin Ebi Bürde bir mevali çocuğu olan Abdullah b. Avn ile Arap asıllı olan karısının evliliklerini iptal etmiş ve Abdullah b. Avn, bir ilim ve irfan temsilcisi olmasına bakılmadan kırbaçlanmıştır. Sokaklarda bir mevali bir Arap'm önüne geçemezdi, onunla aynı hizada yürüyemezdi. Bir Arap, mevaliden birinin arkasında namaz kılmaktan çekinirdi. Mevali bir Müslüman hicret yapabilirdi ama ayakbastı parasının dışında cizye ödemeye devam ederdi. Mevalinin arsa, tarla, bağ-bahçe sahibi olması yasaktı. Sadece ticaret yapmalarına İzin verilmişti. Ondandır ki mevali olan Ebu Hanife ailecek tüccardı. 'Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arap'ın Acem'e, [Arap olmayana] Acem'in Arap'a üstünlüğü olmadığı gibi, beyazın karaya, karanın beyaza üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.'
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder