11 Mayıs 2017 Perşembe
İsa (a.s.) ve Adam
Hz. îsâ (a.s.), bir ağacın altında duâ eden birini görmüştü. Dikkatlice baktığında adamın kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücûdunda ise barâs (alaca) hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Fakat bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi duâ ediyordu: “Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikrâm eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!..” Hz. îsâ (a.s.) kötürüm adama yaklaştı: “Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor. Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?” Adam: “Efendi! Allâh bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple onu tanıyorum. öyle de bir dil vermiş ki, o dille de ona şükrediyorum. Halbuki, dünyânın serveti elinde olan nice zenginler var ki, kalbinde O’nu tanıma sevinci, dilinde de ona şükretme mutluluğu yoktur. Ama gel gör ki, ayakları topal, gözleri kör, bedeninde hastalıklar bulunan bu kötürüm adama Rabbl, bu nimeti fark etmeyi nasîb eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor da: “Nice zenginlere vermediği nimeti bana veren Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!” diye teşekkürden kendimi alamıyorum.
Hz. îsâ (a.s.) elinden tutar, gözlerinden öper.
Peygamberin mübârek dudaklarının değdiği gözler mucize olarak ânında açılır. Karşısındakinin îsâ (a.s.) olduğunu görünce heyecanlanan adam; “Sen, şu ölüleri dirilten, hastalara şifâlar bahşeden mûcizelerln sâhibi peygamber değil misin?” der. "Belli olmuyor mu?” deyince; “Gözlerimden belli oluyor da ayaklanmdan henüz belli değil.” der. Tebessüm eder Hz. îsâ: “Sen hele bir ayağa kalkmayı dene!” deyince, silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar.
Ayakları üzerine dikilebildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur: “Ey Allâh'ın Nebisi, şendeki bu mûclzeler de ondan (Allâh dan) değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım, ona bir şükredeyim”, diyerek hemen yere iner, başını secdeye koyarak der ki: “Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü etmekten âcizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl şükretmem gerekiyor bu eşsiz nimetler karşısında?”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder