Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

6 Şubat 2017 Pazartesi


160 yıl önceki dünyanın ilk modern savaşı: Kırım Harbi
“Yüz binlerce askerin on binlerce kilometre uzaklıktan, her türlü mühimmatıyla beraber Kırım’a taşınmaları, askeri amaçlı demiryollarının inşası, telgraf hatlarının çekilmesi ve modern anlamda, özellikle zırhlı buharlı gemilerden oluşan donanma faaliyetleri, savaşın boyutlarındaki” büyüklüğü gözler önüne serdi.

1853 yılına gelindiğinde Rusya, hedeflerini Osmanlı tarihçilerinin “Deli” olarak niteledikleri Çar I. Petro’nun belirlediği, “sıcak denizlere inme” ve “Boğazlar’ı kontrol altına alma” planını uygulayabilmek için yeniden harekete geçti ve tarihte “Mülteciler Meselesi” olarak anılan konuyu devreye soktu. Bunun dışında yine Kudüs’teki “Kutsal Yerler”, “Makamat-ı Mübareke”nin gözetimi konusunda “Ortodoksluk” adına Osmanlı Devleti’nden taleplerde bulunarak Eflak ve Boğdan’ı işgal etti. Osmanlı Devleti üzerinde baskı ve tehditlerini arttıran Rusya, hedeflerinin gerçekleşmesi için İstanbul’a gönderilen elçisi Prens Mençikof’un  taleplerinin ret edilmesi üzerine savaş ilan etti.

Böylece 1853-1854’te yeni bir Osmanlı-Rus Savaşı başladı. 14 Ekim 1853’te Rumeli Kumandanı Müşir Ömer Paşa, Rus Başkumandanı General Gorçakof’a bir ültimatom göndererek, Eflak ile Boğdan’ın 15 gün içinde tahliyesini istedi. Ültimatomun ret edilmesi ise “Kırım Savaşı”na giden yolu açtı. Savaşın ilk aşamasında Doğu’da 27-28 Ekim de Osmanlı askerleri, Ahmed Paşa kumandasında Batum’un kuzeyindeki St. Nikolas’ı ele geçirdi. Tuna’da ise Ömer Paşa, savaşa Şumnu’da kumandası altındaki 18.000-20.00 düzenli askerle başladı ve Osmanlı ordusu Tuna’yı geçerek ve Kalafat’ı işgal etti.

30 Kasım 1853’te Sinop’ta Osmanlı donanmasının bombardıman edilmesi ve Doğu’da yaşanan Ahıska bozgunu ve Başgedikler’deki yenilginin ardından Kafkasya ve Karadeniz limanları Rus kontrolüne geçti. Bunun üzerine Rusya’nın Doğu Akdeniz üzerinde etkin bir konuma gelmesine karşı olan İngiltere ve Fransa’nın donanmasına ait gemiler Babıali’nin gösterdiği lüzum üzerine  3 Ocak 1854’te Karadeniz’ açıldılar ve Petersburg’daki Fransız elçisi meselenin barış yoluyla çözülmesi için arabuluculuk edebileceğini açıkladı. Fransa İmparatoru III. Napoleon da Çar I. Nikola’ya bir mektup yazarak Rusya’nın Eflak ve Boğdan’ı, İngiltere ve Fransa’nın da Karadeniz’i tahliye etmek şartıyla Osmanlı-Rus barış müzakerelerinin başlamasını teklif etti.

İşte bu teklifin reddedilmesi üzerine İngiltere ve Fransa, sonradan dahil olan Piemente Krallığı ile birlikte Osmanlı Devleti ile ittifak yaparak Rusya’ya savaş ilan etti. İlk aşamada “çoğu Cezayir’den 30.000 kadar Fransız askeri Mart ayında yola çıkarken 27.000 İngiliz askeri de çok geçmeden deniz açıldı ve her iki kuvvet de ilk olarak Gelibolu’da karaya çıktı.” 9 ay, 19 gün süren savaşın ilk bölümünde Osmanlı ordusu, Batı’da özellikle Silistire Kuşatması’nda Rusları mağlup ederek önemli zaferler kazandı. Ruslar, 60 top, sayısı bilinemeyecek kadar silah ve mühimmatın yanı sıra 50.000 mermi ve gülle attıkları halde bir karış toprak bile kazanamadıkları Silistire Kuşatmasını, Avusturya ve Osmanlı Devleti’nin Eflak ve Boğdan üzerinde anlaşmaları üzerine kaldırarak geri çekildi. Bu sıralarda Varna’ya ulaşan İngiliz, Fransız müttefik güçlerinin mevcudu Osmanlı askerleri ile birlikte toplam 130.000’e ulaştı. 6 haftadan fazla bir süre Varna’da konaklayan müttefik askerlere ise ilk zayiatı savaş değil şehri kasıp kavuran “kolera salgını” verdirdi.

21 Temmuz 1854’e gelindiğinde Varna’da toplanan savaş meclisi Rusya’yı barışa zorlamak ve cepheyi Rus toprağına nakletmek üzere Kırım’a asker çıkarılması kararını verdi. Böylece Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra kurulan yeni Osmanlı ordusu, büyük bir Avrupa savaşına dönüşen ulusal orduların oluşturduğu, uluslararası müttefik bir ordu ile birlikte 80 yıl sonra yeniden Kırım’a çıkacaktı.

Sivastopol’a harekat emri alan müttefikler savaşı kısa sürede kazanacaklarını umuyorlardı. Hatta Londra’daki siyasetçiler Sivastopol’un düşüşünden sonra toprakların paylaşımı üzerinde tartışma koyulmuşlardı bile. Ancak Kırım Savaşı düşünüldüğü gibi kısa sürede bitmeyecek ve gelecekte modern savaşların ne ölçülerde şiddetli ve kanlı olarak cereyan edeceğini gösteren bir örnek olacaktı.
Varna’dan asker sevkiyatı çalışmaları 28 Ağustos 1854’te başladı. Örneğin “gemilere toplam 3000 at yüklendi ama 5000’i açlıktan ölmek üzere geride bırakıldı. Hastane donanımının çoğundan vazgeçmesi gerekti ve  gemiler limanda beklerken  koleradan ölenlerin cesetleri güvertelerden atıldı ve gemilerin çevresinde yüzer halde kaldılar.” Kırım’a sevk edilen ilk etap Osmanlı, İngiliz ve Fransız kıtalarının toplamı 50.000’den fazlaydı. En kuvvetli bilgilere göre “İngilizler, 22.000 piyade, 1000 süvari, 3000 mühendis ve 60 sahra topunu taşıyan 52 yelkenli  27 buharlı nakliye gemisi ve bazı savaş gemileri, Fransızlar, 25.000 piyade ,2.800 mühendis ve 68 sahra topunu ile savaş gemilerine ek olarak 200 küçük gemi, Osmanlılar ise 7000 piyade ve 9 gemiyle o zamana kadar yapılan en büyük çıkartma operasyonu ile Kırım’a çıktılar.

Ancak kumanda zincirindeki kargaşa, donanmayla eş güdümün olmaması, kara harekatlarının sorumlusu subaylar arasındaki anlaşmazlık, Kırım Savaşı’nın ilk günlerinin belirgin niteliği oldu ve savaşta Avrupalı müttefikler, 49 yıldır ilk kez öngörülemez yabancı bir arazi olan bu muharebe meydanında karşı karşıya geldiler.” Şubat 1855’e gelindiğinde Kırım’daki Osmanlı askerlerinin mevcudu 55.000’i, bütün müttefik kuvveti ise 202.000’i buldu. Özellikle Sivastopol Kuşatması en önemli düğüm noktalarından biri haline dönüştü ve ancak Ekim 1854’ten , Eylül 1855’e kadar süren şiddetli bir kuşatma sonucu ele geçirilebildi. Bu süreçte ise Osmanlı Devleti’ni ilk defa “Hasta Adam” nitelemesiyle Avrupa tarih literatürüne sokan ve bu savaşı başlatan Çar I. Nikola bir rivayete göre uğranılan yenilgiler sebebiyle intihar etti. Sivastopol’un düşüşünün akabinde Kars’taki Rus zaferine rağmen İsveç’in de ittifaka katılması ve Baltık vilayetlerinde yaşanan güçlükler Rusya’ya teslim olmaya ikna etti.

Uğranılan ağır zayiatlarla 1815-1914 arasındaki en büyük can kaybına sahne olan ve müttefiklerin zaferiyle 30 Mart 1856 Paris Barış Antlaşması ile sona eren Kırım Savaşı, ifade edildiği gibi modern savaşların ne ölçülerde şiddetli ve kanlı olarak cereyan edeceğini gösteren bir örnek oldu. “Yüz binlerce askerin on binlerce kilometre uzaklıktan, her türlü mühimmatıyla beraber Kırım’a taşınmaları, askeri amaçlı demiryollarının inşası, telgraf hatlarının çekilmesi ve modern anlamda, özellikle zırhlı buharlı  gemilerden oluşan donanma faaliyetleri, savaşın  boyutlarındaki” büyüklüğü gözler önüne serdi. Ayrıca bu savaşta Osmanlı başşehri İstanbul tarihinde ilk defa göreceği yoğunlukta bir yabancı asker kitlesine diplomat trafiğine, yaralı asker ve mühimmat yığılmasına ve çok sayıda askerin gelmesine ve göçlere şahit oldu. Yine Osmanlı Devleti açısından ağır masraflar sebebiyle ilk defa dış kaynaklı borçlanmaya sebep olan Kırım Savaşı, telgraf, fotoğraf ve gazetelerle günlük olarak belgelenen ilk büyük savaş olmasıyla,  küresel çatışmalar açından yeni bir çığır açtı.

Kaynaklar:
İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.4, İstanbul, 2011. Virginia H. Aksan (Çev. Gül Çağalı Güven), Osmanlı Harpleri 1700-1870, İstanbul, 2011. Ekmeleddin İhsanoğlu (Editör), Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, c. 1, İstanbul, 1994.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder