Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

23 Nisan 2016 Cumartesi

ESKİ AVRUPA'DA YAMYAMLIK


ESKİ AVRUPA'DA YAMYAMLIK
Yamyamlık, yalnız Afrika'nın ilkel kabilelerine münhasir değildir. Eski Avrupalıların da bir çok yamyamlık menkıbeleri vardır! Mesela haçlıların bazı müşkil vaziyetlerde yamyamlık ettikleri ve Türk şehitlerinin cestlerini yedikleri tarihi vesikalarla sabit bir hakikattir. Fakat asıl mühim olanı olanı, Avrupalıların Avrupa'daki yamyamlıklarıdır. Bu hususta küçük bir fikir vermek için meşhur tarihçi profesör Ch. Seignobos'un "Le Moyen Age" ismindeki eserinin 1907 de Paris'de neşrolan üçüncü tab'ının 237-238 inci sayfalarından aldığımız şu fıkrayı nakletmekle iktifa ediyoruz: Uzun sürmüş yağmurlardan dolayı  1026 tarihinde zuhur eden büyük kıtlıkta açlıktan o kadar çok insan ölmüştür ki büyük çukurlar kazılıp yüzlercesi birden içlerine atılmıştır. Aç kimseler cesetleri bu çukurlardan çıkarıp yiyorlardı. Diğer bazı kimseler de yollarda yolculara taarruz ediyorlar veyahut   bir yumurta veya bir elma gösterip yanlarına çektikleri çocukları boğazlayıp yiyiyorlardı. Adamın biri (Tournus), pazarda satmak üzere pişmiş insan eti getirmek cüretini gösterdi; fakat yakalandı ve yakıldı. Bir başkası geceleyin gidip gömülmüş eti çıkarıp yedi, fakat o da yakıldı. (Macon) civarında bir ormanda bir kilise vardı ve oraya haç için giderlerdi. Adamın biri o civarda yerleşip bir kulübede yaşamaya başladı. Gelip geçenleri kulübesine kabul ettikten sonra öldürüp etlerini yiyordu. Günün birinde dinlenmek için içeri giren bir kimse kulübenin köşelerinde erkek, kadın ve çocuk kafalarını gördü ve bunun üzerine oradan kaçmaya muvaffak olarak (Macon)a gidip gördüğü şeyleri haber verdi. Kulübede etleri yenilmiş 48 erkek başı bulundu. Bunun üzerine herif (Macon) a getirilip bir kazığa bağlanarak yakıldı." Bu tarihi levhalar karşısında herhalde Avrupalıların Afrika yamyamlarını ayıplamaya pek hakları olmasa gerek...

HAZRET-İ ALİ (R.A)DEN  NASİHAT
  Sakın büyük işler, seni diğerleri ile uğraşmaktan alıkoymasın. Zira işlerin mühim olanlarını iyi gördüğün için ehemmiyetsizini yüzüstü bırakırsan mâzûr görülemezsin. Bu sebepten kendilerini düşünmekten geri durma ve zavallılara ekşi çehre gösterme. Yine bunlardan olup da aşağı görülme veya başka kimselerin onları hesâba almamaları yüzünden, işleri sana kadar gelemeyenleri araştır. Sırf bunlar için Allah'tan korkan, alçak gönüllü ve emin bir adam tahsis et ki arada vasıta olsun; ve onların işini sana bildirsin. Hasılı öyle çalış ki, Allah'ın huzuruna çıktığın zaman "Gücümün yettiğini sarfettim" diyebilesin. Halkın bu kesimi adalet ve yardıma, başkalarından ziyade muhtaçtır. Onun için her birinin hakkını vermeye son derecede itina et.


 TECÂHÜL-İ ARİF 
Bilen bir kimsenin bilmez gibi davranmasıdır. şeyh Gâliblin, "Gel arif ol ki, marifet olsun tecahülün" ifadesi bu san'atın arifâne bir tarifidir. Fuzûl-î, meşhur "Su Kasidesi"nde,  "şu dönen gökkubbe, su renginde midir? Yoksa, gözümden akan yaşlardan mı böyle görünüyor, bilmiyorum" derken, bu san'atı kullanmıştır. Abbâsi halifelerinden Mansûr vefat eden amca kızının kabri başında cenazenin gelmesini beklerken, yanında bulunan şair Ebü Delâme'ye "Burası İçin ne hazırladın?" diye sorar Ebu Delâme, latif bir tecâhül ile, "halifenin amca kızını" cevabını verir. Rüşen Eşref, Süleyman Nazife "Şinasi mektebi hakkında fikrin nedir?' diye sorar. Maksadı, Şinasi'nin temsil ettiği ekol hakkında onun kanaatini öğrenmektir. Süleyman Nazif kastedileni anlamakla beraber, tecâhül ile şöyle cevap verir: "Mektebi mi? Ben böyle birşey bilmiyorum. Benim işittiğime göre onun Bab-ı ali karşısında güzel bir matbaası varmış". Cahit Sıtkı Tarancının meşhur "Otuzbeş yaş" şiirinde yer alan "Benim mi, Allah'ım bu çizgili yüz?" ifadesi de tecahul arif san'atına bir örnektir.

BERÂT KANDİLİ
"Hâ-mim. Helal ile Haram ve sair hükümleri açıkça bildiren bu kitaba yemin olsun ki, hakikat, biz o kitabı mübarek bır gecede indirdik.; Gerçek biz o Kur'an-ı Kerimle kafirlerin uğrayacakları azabı haber  vericileriz. 0 gece öyle bir gecedir ki her hikmetli iş nezdimizden ;sadır olan bir emirle, o gecede ayrılır." (Süre-1 Dühan,
«Cenab-ı Hakkın kullarına maddi ikramları olduğu gibi manevi ikramları da vardır Bu ikram ve ihsana eren kimseler, büyük bir mazhariyet ve tecelliyata nail olurlar. Cenab-ı Hakk'ın ikram ve ihsanları içerisinde Berât Kandilnin mühim bir yeri vardır. Sevgili Peygamberimiz"kim şu beş geceyi ihya ederse cennet o kimseye vacip olur bunlar; 1-Terviye gecesi (Zilhiccenin 8. gecesi), 2- Arefe gecesi, 3-  Kurban Bayramı gecesi, 4- Ramazan Bayramı gecesi, 5- Şa'ban'ın 15. Berat gecesidir"
başka bir rivayette şöyle buyurulmaktadır "kim şu beş geceyi ihya ederse kalplerin öldüğü gün onun kalbi ölmez. Bunlar cuma, ve  kadir, arefe ve iki bayram geceleridir"
Berât  kelimesi borçtan, isnad edilen suçtan kurtulmak manalarına gelir. Bu mübarek gecenin üç ismi vardır; 1- Leyle-i mübareke: Ayet-i kerimede "mübarek bir gece" diye vasıf olunan bu gecenin, hayır ve bereketi, bu geceyi ihya edenler için çoktur. 2- Leyle-i rahmet: Ceab-ı Hakkın rahmeti bu gece coşup taştığı için bu isim verildi. 3- Leyle-i Berat: Bu gece müminlere,cehennemden kurtulup cennetlik olma vesikası verilir. Emevi Halifesi Ömer ibni Abdülaziz bir berat kandilinde vecd ve huşu ile iltica ederken bir an başını yukarı kaldırdığında ucu  semaya kadar ulaşan, yeşil renkli nurdan bir şerit üzerinde şöyle yazıldığını, gördü. "Şu, Melik-i Aziz olan Allah tarafından kulu Ömer ibni Abdülazize (verilmiş) cehennemden kurtuluş beraetidir."

BERAAT GECESİNİN ÖZELLİKLERİ

Bu gecede büyük hasletler, güzellikler vardır. Bu faziletlere sebebi olan en mühim âmil ise, Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerimin Levh-i ınahfuz:dan dünya semasına indirilmesidir. Kuran-ı Kerim Berat Gecesinde Levh-i mahfuz'dan indirilmiş; Kadir Gecesi'nde ise Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e inzal olmaya başlanmıştır. 0 bakımdan Kadir gecesi ile bu gece arasında mühim bir münasebet vardır. Bu gecenin diğer hasletlerini kısaca arz etmeye çalışalım. Hikmetli her iş, bu gece ayrılarak vazife sahiplerine tevzi olunur. Levh-i mahfuzdaki ilahi takdirler arasında o sene içinde cereyan edecek hadiselerin yazilmasına Berât gecesinde başlanır ve Kadir gecesinde tamamlanır.

Rızıklarla alakalı yazılan nüsha, "kime ne kadar, ne şekilde rızık verileceği" Mikâil (as); Harp, zelzele ve diğer felaketlerle alakalı nüsha! Cebrail (as); Kulların amel ve ibadetleri ile alakalı nüsha, dünya semasında vazifeli yüksek rütbeli bir meleğe; öleceklerin listesi ise Azrail (a.s)'a verilir. Bu gece yapılacak ibadet hakkında Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur " kim bu gecede yüz rekat namaz kılacak olursa Cenab-ı Hak yüz melek gönderir otuzu o kişiyi cennetle müjdeler, otuzu ona cehennem azabından teminat verir, otuzu ise o kişiden dünya afetlerini def eder  on'u ise o şahısta şeytanın hile ve tuzaklarını def ederler "
`"Kim bu gecede şu namazı kılacak olursa, Cenab-ı Hak ona yetmiş defa rahmet nazarıyla nazar eder, her nazar-i ilahisinde o kulunun, yetmiş ihtiyacını giderir; ki, bunun en küçüğü, Allah'ın onu mağfiret buyurmasıdır" 
Peygamber Efendimiz ( s.a.v} buyuruyorlar ki.
"Cenab-ı Hak, Şa'ban-ı şerifin 15. gecesi rahmetini dünya semasına indirir. Güneşin batmasından do masına kadar devam eder"
"Şa'banın 15. gecesinde ibadet için kalkınız gündüzünde oruç tutunuz. Zira Allahu Teala güneşin batışı ile beraber dünya semasına Rahmetiyle tecelli eder de, şöyle buyurur: Bir mağfiret dileyen yok mu ? onu bağışlayayım .  Bir rızk isteyen yok mu ? istesin de vereyim "
Bu davet, tan yeri ağarıncaya kadar devam eder.
Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki "Muhakkak Cenab-ı Hak, bu gecede bütün müslümanları mağfiret eder. Ancak, kahinler, sihirbazlar, müslümanlara kin ve buğz eden bid'at ehli kimseler, ısrarla içki içmeye devam edenler, ana ve babasına eziyet edenler, zinaya devam edenler müstesna, bunlar bu bü ük rahmet ve mağfiretten  istifade edemezler." 
Bu gece Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e şefaat salahiyeti verildi Şöyle ki: Peygamber Efendimiz (s.a.v) Şaban ayının 13. gecesi ümmetine şefaat edebilmek için Allah'a ilticada bulundu. Kendisine, ümmetinin üçte birine, şefaat etme salahiyeti verildi. Rasulullah (s.a.v) daha fazla kişiye şefaat edebilme arzusuyla yanıp tutuşmaktaydı. 14. geceyi de ibadet ve iltiça ile geçirdi, kendisine ümmetinin üçte ikisine şefaat salahiyeti verildi,  Peygamber Efendimiz 15. geceyi de ibadet ve iltica ile geçirdi. Bunun üzerine ümmetinin tamamına şefaat izni verildi. Bu gecenin bereketiyle zemzem suyu ziyadeleşir. Bunun gibi hakikat ehlinin letaifinde feyzi ilâhinin ziyadeleşmesine  de işaret vardır. Onun için, kalben uyanık olmak lazımdır. Kıblenin Kudüsü Şerif'den Mekke-i Mükerreme'ye çevrilmesi de Şa'ban-ı şeritin 15. günü vuku bulmuştur.



  BİR YANLIŞIN İZAHI
 Padişahların, Osmanlı topraklarındaki muhtelif yerli devletin ileri gelenlerine: "Sana orayı bahşettim" demesinin, "Verilen yeri imar et!" manasına geldiğini ve bu varlık!' Osmanlı paşalarının, o toprakların mamur haline gelmesi uğrunda servetlerini tükettiklerini...

POPÜLER TARİH

Kızılderililere Vatandaşlık 
'Kızılderili' olarak adlandırılan Kuzey Amerika yerlileri uzun süren savaşların ardından 1830'larda Yer Değiştirme Yasası'na tabi tutuldular. 1876'da General Caster tarafından Siu ve Chayenne kabileleri büyük bir kıyıma uğratıldı.
1887'den itibaren toplu olarak kamplarda yaşamaya zorlanan Kızılderililere ancak 2 Haziran 1924'de, Snyder Yasası' olarak bilinen yasayla, Amerikan kongresi tarafından, vatandaşlık hakkı tanıdı.

GÜLÜMSE
BÜYÜK ADAMLAR

Annesi en küçük oğluna nasihat ediyordu:
"Şayet bu yaramazlıklardan vazgeçer de okursan, vali, paşa olursun." dedi.

Çocuk sordu:
"Kim onlar anne?"
"Büyük adamlar."

Çocuk bir süre düşündü. Büyük adamların nasıl bir şey olacağını bir türlü bulamamıştı. Annesine:

"Büyük adam dediklerin elektrik direkleri gibi uzun mu oluyor anne?" diye sordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder