Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

30 Eylül 2020 Çarşamba

Dünya Hocalı’da İnsanlığını Unuttu

 Dünya Hocalı’da İnsanlığını Unuttu


“Karabağ Azerbaycan’ındır” Deyince Benzin Dökerek Diri Diri Yaktılar

SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov’un “aşkarlık”, “yeniden kurma” sloganlarıyla başladığı reformdan yararlanan Ermeniler

“milletlerin kendi kaderlerini tayin etme prensibini” kullanarak

Azerbaycan’ın tarihî arazisi olan Karabağ’ın Ermenistan’la birleştirilmesi için harekete geçti. 1988 Şubat’ından itibaren 500 bin kadar Azerbaycan Türkü Ermenistan’dan kovuldu.

7 Aralık 1988’de Ermenistan’da yaşanan deprem sonrasında ise

Azerbaycan, Ermenilere doktor ve kurtarıcı ekipler göndermiş,

bu ekipler bir günde 63 Ermeni’yi enkaz altından çıkartmıştı.

Lakin 11 Aralık’ta Azerbaycan’dan kalkan İL 76 uçağı deprem

bölgesine uçarken Ermeniler tarafından vuruldu. 77 Azerbaycan

Türkü uçakla beraber yanarak hayatını kaybetti. Bundan başka

Azerbaycan’ın dört bakanı, üst düzey devlet görevlileri ve dört

Kazakistan temsilcisinin olduğu helikopter, toplantı için Dağlık

Karabağ’a uçarken Ermeniler tarafından yine vuruldu. Helikopterdekilerin hepsi yanarak hayatlarını kaybettiler. Kısacası Ermeniler barış adımlarına bu şekilde cevap vermişlerdi.

Karabağ’daki çatışmayı körüklemek;

Sovyetlere ülkedeki ekonomik sorunlardan dolayı çıkacak isyanı bastırmak ve Afganistan’dan çıkarılmış orduları yerleştirmek için gerekliydi. Amerika ve Avrupa ise bu çatışmayı Sovyetleri

bitirecek bir hamle gibi görüyordu. Böylece Azerbaycan halkı çatışan büyük güçlerin ortasında yalnız başına kaldı. Sovyet yönetiminin haklarını korumadığını gören halk sokaklara çıktı


Sovyetlerin Afganistan’dan çıkarttığı ordu, Ermenilerin kullanımına verildi. Bir taraftan Ermeniler silahlandırılırken, diğer taraftan Azerbaycan halkının elinden av tüfekleri alındı. Moskova’nın Karabağ tavrını protesto eden halk yollara döküldü. 20 Ocak 1990’da 30 binlik Rus ordusu Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de

silahsız sivil nüfusa ateş etti. Tanklar arabaların, insanların üzerinden geçti. Katledilen insanlardan yalnızca 135’inin

ismi belirlenebildi. 20 Ocak katliamı Azerbaycan halkının

bağımsızlık kararı ile sonuçlandı. Ne var ki 1991 yılında Rusya, Azerbaycan’ın bağımsızlığını Hocalı soykırımıyla cezalandıracaktı. 366. Rus alayının bütün silahları, tank ve topları Ermenilerin

kullanımına sunuldu. Ermeniler her akşam bu tank ve toplarla Karabağ’daki Azerbaycan köylerini ateşe veriyor, evleri

yakıyor, sivil insanları katlediyorlardı. Ermeni terörü bütün şiddetiyle meydandaydı. 1988-96 yıllarında Azerbaycan

halkına karşı Ermeni terör örgütleri tarafından 400 kadar terör eylemi yapılmış, sonucunda 1.500’den fazla insan hayatını

kaybetmiş, 2.000’den fazla insan sakat kalmıştı. Hocalı 1988’den beri Ermenilerin zulmü altındaydı. Çocuklar sokağa çıkmaktan mahrum, bodrumlarda büyüyorlardı.

Hocalı, Karabağ için stratejik bir pozisyona sahipti. İki tarafı nehir, arkası ormanlar ve Ermeni köyleriyle çevriliydi. Azerbaycan ilçesi Ağdam’a giden tek bir yol da Nahçıvanlı isimli Ermeni köyünden geçiyordu. Hocalı’ya yakın Azerbaycan köyleri 1992 Şubat ayı başlarında işgal edildi. Kuşçular köyü işgal edilirken, Niyaz Zeynalov’un gözleri önünde 7 ihtiyar köylü evlerinde diri diri yakıldı.

Karadağlı köyü işgal edildiğinde yarısı

çocuk olmak üzere 32 kişi kurşunlanmış, çoğu yaralı halde kuyulara atılarak gömülmüştü. Hocalı Ermenilerin

kuşatması altındaydı artık. Köyle iletişim

helikopterle sağlanıyordu. 28 Ocak

1992’de Ağdam’dan Şuşa’ya uçan Mİ-8

helikopteri Ermeniler tarafından füze

ile patlatıldı. 41 yolcu ve mürettebattan

3 kişi hayatını kaybetti. Bundan sonra

Hocalı’ya helikopter uçuşu da kaldırıldı.

1992 yılı 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan

gece, Dağlık Karabağ’a bağlı 7.000 nüfuslu Hocalı kasabası Ermeniler tarafından

tamamen kuşatıldı. Hedefleri tek bir

insanı sağ bırakmamaktı! 

Planlı ve sistematik katliam

Gecenin yarısı, insanlar uykudayken

ağır zırhlı silahlar kuşanan gözü dönmüş

Ermeniler dört bir yandan Hocalı’ya

saldırdılar. Her taraftan tanklar, toplar

ve füzelerle ateşe tutulan şehir yakıldı.

Ateşten kaçan insanlar gruplara bölünerek nehirleri geçip ormanlara sığındılar.

O gece şiddetli kar yağıyordu. İnsanlar

orman içinde dizboyu karda koşuyor,

kurtulmaya çalışıyordu. Ermeniler ise

peşlerinde onları izliyor, ele geçirdiklerini gözlerini kırpmadan katlediyorlardı.

Ormanda donarak ölenler de oldu. 1.275

insan rehine olarak alınıp en şiddetli

işkencelere maruz bırakıldılar. 6 gencin

başı Ermeni mezarları üzerinde kesildi.

Evlerinden çıkamayan ihtiyarlar, hastalar

evleriyle birlikte yakıldılar. Bir Ahıskalı

Türk’ün, Hocalı’nın alınması şerefine

kurban olarak başı kesildi. İnsanları aç

bırakıp kollarını, bacaklarını, kaburgalarını kırdılar; tırnaklarını çıkardılar,

canlı canlı yaktılar. Rehineler hakaretlere

maruz bırakıldı. Kadınlar ve çocuklara vahşi muamelelere maruz kaldılar.

Esarette tutulanlara içeriği bilinmeyen

iğneler yapıldı; iğne yapılan insanlardan

birkaçı geri alındıktan sonra hayatını

kaybetti. Hâsılı Hocalı’da yalnız Hocalılar katledilmedi, uluslararası hukuk da

katledilmiş oldu.

63’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i ihtiyar

613 kişi vahşice öldürülmüş; 150’den

fazla insan kaybolmuş, 8 aile tamamen

yok edilmişti. 8 aile, 8 nesil demektir. 

25 çocuk anne-babasını kaybetti. 76

çocuk sakat kalacak derecede yaralandı.

200’den fazla insan ormanlarda ölümden kaçarken donarak hayatını kaybetti;

rehine alındıktan sonra tıbbî yardım

edilmediğinden kangren olan insanların

ayakları veya ayak parmakları kesildi.

190 insan bugüne kadar kayıptır ve

Ermenistan bu insanların akıbeti

hakkında hiçbir bilgi vermemektedir.

Hocalı’nın işgali 1992 yılı Nisan ayındaki para değerine göre devleti 5 milyar

ruble zarara uğratmıştır. İnsanlara

vurulmuş zararsa hiçbir para değeriyle

kıyaslanamaz.

Hocalılıların şehri terk etmesi için yol bıraktıklarını iddia eden Ermenilerin “yol”

dedikleri Nahçıvanlı yoludur ki, insanların en az 400 kadarı tam da bu yolda

katledilmiştir. Hocalı’dan çıkacak başka

yol da yoktur. Hocalı kuşatılmış, burada

kalan nüfus planlı olarak katledilmiştir.

Rehine alınanlar da sakat bırakılmış,

işkencelere maruz kalmışlardır. 150

insan rehine alınarak geri verilmemiş;

21 çocuk ailesinden ayrılarak saklanmıştır. O çocuklardan 10 günlük bebek

Mehsel’den, 6 yaşındaki Sebine’den, 16

yaşındaki Söhrab’a kadar tam 21 çocuğun akıbeti hakkında bugüne kadar bilgi

verilmediğini belirtelim.

Hatırlatmak isterim ki, Dağlık Karabağ’da ve çevresindeki 7 ilçede işgal

zamanı 20 binden fazla Azerbaycan

vatandaşı katledilmiş, 50 bin insan sakat

bırakılmıştır. Azerbaycan vatandaşlarına

karşı 400’e yakın terör eylemi gerçekleştirilmiş, bunlar sonucunda 1.500’den fazla

insan hayatını kaybetmiştir. Karabağ

Savaşı döneminde 5 bin Azerbaycan

vatandaşı kaybolmuş; bunlardan 871’i

Ermenistan tarafından esir ve rehine

olarak alınmış fakat geri verilmemiştir. 

Bebekler dahi katledildi

1992 yılında Azerbaycan Başsavcılığı’nda

açılan Hocalı soruşturmasında bütün

deliller toplandı ve Birleşik Milletler

Teşkilatı’nın soykırım tanımına göre Hocalı’da Azerbaycan vatandaşlarına karşı

soykırım yapıldığı ispatlandı. Hocalı

soykırımıyla alakalı İngiliz yazar Thomas

De Wall, Karabağ: Savaşta ve Barışta

Ermenistan ve Azerbaycan adlı kitabında,

Serj Sarkisyan’ın Ermenistan cumhurbaşkanı olduğu dönemde, “Hocalı’dan önce

Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı,

Ermenilerin sivil topluma el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bu düşünceyi

kırmayı başardık” diye söylediğini yazar.

Fransız Gazeteci Jan iv Yunet de şunları

söylemektedir: “Biz Hocalı soykırımının

şahidiyiz. Biz Hocalı’yı koruyanların,

yüzlerce sivil halkın, çocukların, ihtiyarların cesetlerini kendi gözlerimizle

gördük. Ermeniler bizim helikopteri

de ateşe tuttukları için video çekimini

sona erdiremedik. Lakin yükseklikten

gördüklerimiz de yapılan gaddarlığı

anlamak için yeterliydi. Bu çok ürpertici

bir manzaraydı. 5-6 yaşındaki çocukları,

bebekleri, gebe kadınları merhametsizce

katleden Ermeni cellatları kimseyle karşılaştırılamazlar.”

Moskova’da yayımlanan İzvestiya gazetesi

13 Mart 1992’de Binbaşı Leonid Kravets’in söylediklerini yazıyordu: “Ben

şahsen tepede 100’e yakın ceset gördüm.

Birinin başı yoktu. Her tarafta hunharca

öldürülmüş kadın, çocuk ve ihtiyarlar

görünüyordu.”

Hocalı vahşetinin şahidi Ermeni Gazeteci

Daud Kheriyan yazıyor: “Ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1

km batısındaki bir yere 2 Mart günü 100

Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm.

Başından ve elinden yaralıydı, yüzü

morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına

rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes

alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker

onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne

fırlattı. Sonra bütün cesetleri yaktılar.

Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler

arasından bir çığlık işittim gibi geldi.

Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya

döndüm. Onlar Haç uğruna savaşa

devam ettiler.” (Daud Kheriyan, For The

Sake of Cross, s. 62-63).

14 Mart 1992’de Paris’te yayımlanan

Valer Aktüel dergisine göre, “Bu Özerk 

bölgede -Dağlık Karabağ’da- Ermeni

silahlı destekleri Ortadoğu’dan çıkmışlarla birlikte muasır teknolojiye,

hatta helikopterlere sahipler. ASALA’nın

Suriye ve Lübnan’da askerî üsleri ve silah

ambarları vardır. Ermeniler 100’den fazla

Müslüman köyünde katliamlar yaparak

Karabağ’daki Azerbaycanlıları mahvetmişler.”

Ermeni yanlısı Saharov Fonu da

itiraf etti

İngiltere’nin Fant Men News televizyonunun muhabiri R. Patrik’in, “Hocalı’da

yapılan vahşiliklere dünya kamuoyunda

hiçbir şeyle hak kazandırmak mümkün

değildir” sözlerini de hatırlamalıyız.

Hocalı’da yapılanların soykırım olduğu

o kadar açıktır ki bu gerçeği Moskova’da

Ermeni yanlısı olarak bilinen Saharov

Fonu da itiraf etmek zorunda kalmıştır.

19 Şubat 2015’te, Fransa senatosunda yapılan Dağlık Karabağ konulu konferansta

Ermenistan uzmanı Fransız Tarihçi

Maksim Goen şöyle diyordu: “Ermeniler

Kafkaslar’da problemli bir toplumdur.

Onlar Karabağ’ı işgal etmiş ve soykırım

yapmışlardır.” Goen bu konferansta

Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımı

iddiasının uydurma olduğunu da ifade

etmiştir!

Hocalı soykırımı organizatörlerinin

cezalandırılması için uluslararası hukuk

maddelerine baktığımızda, Ermenistan’ın

Azerbaycan’a silahlı saldırısının uluslararası hukuk sözleşmesine aykırı olduğu

açıkça görülür:

1. 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve ek

protokolleri (“Sivil Halkın Muhafazası

Hakkında”, “Askerî Esirlerle Davranma

Hakkında”, “Kuru Savaşlarında Yaralı 

ve Hastaların Korunması Hakkında”

bölümleri.)

2. “Soykırım Cinayetlerinin Önlenmesi

ve Cezalandırılması” Sözleşmesi

3. “İnsan Haklarının ve Başlıca Özgürlüklerin Sağlanması Hakkında” 1950 yılı

Avrupa Sözleşmesi

4. “Askerî Münakaşalar Zamanı Kültür

Servetlerinin Korunması Hakkında”

Haag Sözleşmesi

5. “Kültürel Servetlerin Yasadışı Piyasaya

Sürülmesi Hakkında” Paris Sözleşmesi

6. Birleşik Milletler Teşkilatının 1948 yıl

tarihli “Tecavüz Kavramı” beyanını ve

güvenlik konseyince 1993 yılında kabul

edilmiş, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin

toprak bütünlüğünün tanınmasına ve

işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının

şartsız boşaltılması hakkında 822, 853,

874, 884 sayılı kararları.

İşte bu sözleşme, anlaşma ve kararların

maddeleri, Ermenistan Cumhuriyeti’nin, Azerbaycan’a karşı terör, tahrip,

vandalizm ve soykırım hususunda suçlu

bulan hukuk kuralları gereğince cezaya

çarptırılmasına imkân sağlamaktadır.

Diğer taraftan, Nurnberg Askerî Trebunalı Mahkemesi’nde faşistlere yönelik

suçlamalara göre, cinayetler aynen ve

daha şiddetli şekilde Azerbaycan topraklarının işgali zamanı Ermenistan ordusu

ve çetelerince yapılmıştır.

Azerbaycan, Nurnberg Davası belgelerine

dayanarak, topraklarının işgaliyle ilgili

insanlık aleyhine cinayetleri araştıracak,

inceleyecek ve ceza uygulayabilecek bir

uluslararası mahkeme kurulmasını talep

etmelidir. Ne var ki bu durumda, Bosna

Hersek soykırımını soykırım olarak görmeyen bir hukuk bakışı Hocalı’da yapılanlardan dolayı gerçek savaş suçlularını

cezalandıracak mıdır? Bu soruya olumlu

bir cevap veremiyoruz ne yazık ki; çünkü

bu mahkemeleri ve uluslararası örgütleri

biz kurmadık. İşte bu yüzden Azerbaycan

tarafı daha olumlu bir ortam beklemek

zorundadır.

Kaynakça:

A. Hasanoğlu, Ermeni Sendromu, İstanbul 2013, s. 445.

......................, In Armenian Captivity, Bakü 2008, s. 355.

......................, Xocalı Soyqırımı, “Xalq Qəzeti”,

26.02.2004.

......................, “Əsirlikdə yaşananlar”, Ekspress qəzeti,

18.08.2004.

......................, “İnsan Ticarəti: Qul Kimi Alınıb Satılan

Vətəndaşlarımız” “525-ci qəzet”. 30.08.06.

Azerbaycan Cumhuriyeti Esir ve Kaybolmuş, Rehine

Alınmış Vatandaşlarla İlgili Devlet Komisyonu’nun

arşivi:

N. Yaqublu, Xocalı Qırğını, Bakı 1992, s. 128.

Z. Sultanov, Xocalı Faciəsi, İşıq, Bakı 1993, s. 104. 

ALINTI : 02 DerintarihSubat 2020



                                                        1


                                                                                   2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder